Duygular, bütün eğitim süreçlerinde öğrenme ve hatırlama sürecini önemli ölçüde etkilemektedir. Buna ek olarak, öğrencilerin diğer öğrencilerle, öğretmenler ve yöneticilerle ilişkilerini de duygular şekillendirmektedir. Ancak eğitim alanında bu kadar önemli etkileri ve sonuçları olan duygular ve “duyguları nasıl düzenleyeceğimiz” konusunda şu ana dek çok sınırlı sayıda çalışma yürütülmüştür. Oysa araştırmalar, duygusal yönden olumlu sınıf deneyimi ile öğrencilerin ve okul personelinin ruhsal sağlığı arasındaki olumlu ilişkiyi doğrulamaktadır. Duyguları tanıma, anlama ve düzenleme konusunda okul psikolojik danışmanlarının hem model olarak hem de okulun diğer paydaşlarına (öğrenci, öğretmen, yönetici, anne-baba) farkındalık sağlayarak okulda olumlu okul ikliminin sağlanmasında öncü olmaları beklenmektedir.
Ülkemizde eğitim-öğretim hayatinin en önemli konusu sınavlar ve bu sınavların öğrencilerde yarattığı olumsuz duygulardır. Bu alanda yapılmış çalışmalara baktığımızda sınav kaygısı üzerine çok sayıda çalışma görmemize rağmen, öğrencilerin sınav anındaki duyguları düzenleme stratejileri üzerine yapılmış çok sınırlı sayıda araştırmayla karşılaşıyoruz. Oysa öğrencilerin sınav anında kendi duygularını kontrol edebilme becerisini geliştirebilmeleri, daha iyi sınav sonuçları alabilmeleri için hayatı öneme sahiptir.
Duygu düzenleme, duygularının bastırılması veya duyguların hep sakin bir düzeyde korunması anlamına gelmez. Bilakis duygu düzenleme; izleme, değerlendirme ve duygusal deneyimlerin değiştirilebilmesini sağlayan aktif bir süreçtir (Thomson, 1994).
Sınav sırasındaki duygu düzenleme; görev odaklı süreçler, duygu odaklı süreçler ve bilişsel değerlendirme süreçleri olmak üzere üç temel öğeden oluşmaktadır (Schutz, Distefano, Benson ve Davis, 2004).
Görev odaklı süreçler, öğrencinin sınav sırasında duygularından ziyade sınava odaklanmasını sağlayan iç konuşmaları içermektedir. Görev odaklı stratejilere örnek olarak zaman kullanımına, sorudaki ana fikri belirleyebilmeye ve test sırasındaki çeldiricileri bulmaya odaklanma gösterilebilir.
Duygu odaklı süreçler ise öğrencilerin odak noktasını, yapmaları gereken görevden ziyade o görev ile ilgili düşünce ve duygulara yöneltir. Kendini suçlayan iç konuşmalar ve boş ümitler (problemin kendiliğinden çözüleceğini ummak) örnek olarak gösterilebilir. Bu tür iç konuşmalar, sınav sürecindeki kaygı oranını arttırır. Zaten doğası gereği zararlı olan bu tür iç konuşmaların uzunluğu ve şiddeti de duyguları olumsuz etkilemektedir (Schutz ve Davis, 2000).
Son olarak, bilişsel değerlendirme süreçleri de öğrencilerin sınav ile ilgili yaptıkları yargıları ve sınav sırasında oluşan sorunlarla başa çıkabilme becerilerini kapsar. Bu yargılar, öğrencilerin hayata bakış açılarına bağlı olarak şekillenmektedir. Bu boyut, duygular alanında çalışan pek çok araştırmacının ilgisini çekmiştir.
Ülkemizde yapılan araştırmaların bulgularına göre cinsiyet, okul tipi ve duygu düzenleme stratejileri (özellikle sınav sorusu yeterliliği, görev odaklı stratejileri uygulayabilme, önem derecesini yeniden değerlendirme, kendini suçlama ve boş ümitler), sınav kaygısına neden olan önemli faktörlerdir. (Emmioğlu ve Çapa-Aydın, 2008).
Cinsiyet farklılıklarını ele alan çalışma sonuçları, çoğunlukla kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranla daha fazla sınav kaygısı yaşadıklarını göstermektedir (Peleg-Popko, 2004; Yıldırım, Gençtanırım, Yalçın ve Baydan, 2008). Türkiye’de de kız öğrencilerin daha çok sınav kaygısına maruz kaldıkları görülmektedir.
Bulgular, sınav sorusu yeterliliği ile sınav kaygısı arasında ters bir ilişki olduğunu gösteriyor. Buna göre öğrenci, kendi becerisinden kaynaklanan özgüveni arttıkça daha az sınav kaygısı yaşamaktadır (Reeve, Bonaccio ve Charles, 2008; Zeidner, 1998). Tam da bu nedenle, öğrencinin sınav anında kendi özgüvenini yükseltebilmesi için bildiği sorudan başlaması ve bilmediği soruları en sona bırakması önerilmektedir. Bu sayede öğrenci bildiği soruları yaptıkça sınav sorularına dair yeterlilik duygusu yükselecek ve sınav kaygısı azalacaktır. Eğer öğrenciler bu sınav alışkanlığını kalıcı olarak kazanabilirse, duyguları da değişebilir. İşte bu noktada sınav öncesinde psikolojik danışmanların düşünce ve duygular arasındaki bu bağlantı hakkında bilgi vermeleri, öğrencilerin kendi duygularını düzenleyebilmelerine yardımcı olacaktır.
Buna ek olarak, sınav kaygısı olan öğrencilerin görev odaklı stratejileri (zaman kullanımına, sorudaki ana fikri belirleyebilmeye ve çeldiricileri bulmaya odaklanma) daha sık kullandıkları görülmektedir. Davis ve Li (2008), öğretmenlerin bu stratejileri, sınav hazırlık döneminin son haftalarında, öğrencilerin oluşabilecek olumsuz duygular ile başa çıkabilmesini sağlamak için daha çok vurguladıklarını bildirmiştir. Bu stratejiler faydalı görünmesine rağmen, çok vurgulandıklarında öğrencilerin kaygısını yükseltebilmektedir. Bu nedenle, öğrencinin hayatında önemli rolü olan öğretmenlerin, psikolojik danışmanların ve ebeveynlerin sınav anına yönelik yaptıkları uyarıların sıklığına ve derecesine dikkat etmeleri gerekmektedir.
Duygu odaklı süreçlerden kendini suçlama ve boş ümitlerin sınav sürecini olumsuz etkilediği görülmektedir. Bu stratejiler, öğrencilerin kendilerine ve sınav hakkındaki duygularına odaklanmalarına ve bunun sonucu olarak sınava olan ilgilerini kaybetmelerine neden olmaktadır. Schutz ve Davis (2000), bu duygu odaklı düşüncelerin kaygı oranını yükselterek sınav performansını düşürdüğünü öne sürmektedir.
Buraya kadar sadece öğrencilerin sınav günü duygularını düzenlemelerine yönelik stratejilerden bahsettik. Ancak, öğretmenlerin ve ebeveynlerin de sağlıklı duygu düzenleme stratejilerini sınav öncesi dönemde öğrenmeleri, hem öğrencilere model olabilmeleri hem de sınav surecinde destek olabilmeleri için yararlı görülmektedir. Bu nedenle, okul psikolojik danışmanlarının sadece öğrencilere değil öğretmenlere ve ebeveynlere yönelik duygu düzenleme stratejileri hakkında eğitimler vermeleri de faydalı olacaktır.
Kaynakça
Davis, H. A., & Li, J. (2008). The role of cognitive appraisals during tests in shaping emotion regulation in high school. Paper presented at the annual meeting of the American Educational Research
Peleg-Popko, O. (2004). Differentiation and test anxiety in adolescents. Journal of Adolescence, 27,
Reeve, C.L., Bonaccio, S., & Charles, J. E. (2008). A policy-capturing study of the contextual antecedents of test anxiety. Personality and Individual Differences, 45, 243-248.
Schutz, P. A., & Davis, H. A. (2000). Emotions during self-regulation: The regulation of emotions during test taking. Educational Psychologist, 35, 243-256.
Schutz, P. A., DiStefano, C. Benson, J., & Davis, H. A. (2004). The emotional regulation during test taking scale. Anxiety, Stress, and Coping, 17(3), 253-269.
Thompson, R. A. (1994). Emotion regulation: A theme in search of definition. In N. A. Fox (Ed.), The development of emotion regulation: Biological and behavioral considerations (pp. 25-52). Chicago: The University of Chicago Press.
Yildirim, I., Genctasarim, D., Yalcin, I., & Baydan, Y. (2008). Academic achievement, perfectionism, and social support as predictors of test anxiety. Hacettepe University Journal of Education, 34, 287-
Zeidner, M. (1998). Test anxiety: The state of the art. New York: Plenum Press.