Psikolojik danışmanın hayatımızdaki yeri nedir?
Psikolojik danışmanın hayatımızdaki yeri nedir?

Psikolojik danışmanın hayatımızdaki yeri nedir?

3

https://youtu.be/3W3TtQdc3Os

Uzun yıllar boyunca yalnızca yetişkinliği etkileyen çocukluk travmaları ve  tehlikeli ya da rahatsız edici davranışları olan bireylerin psikolojik yardım almaları gerektiği görüşü kabul edilmiştir. (Gibson, 1999). Gerçek şu ki, çoğumuz hayatımızda en az bir kez psikolojik danışmaya ihtiyaç duyarız. Sadece bu ihtiyacın neden kaynaklandığı ve ne zaman ortaya çıktığı kişiden kişiye ya da durumdan duruma farklılık göstermektedir. Bazılarımız bu yardıma kolaylıkla ulaşabilirken, bazılarımız, ekonomik nedenlerle ya da çevremizin vereceği olumsuz tepkiler sebebiyle yardım alma sürecini geciktirmekte ya da ertelemekteyiz.

Psikolojik danışma ne değildir?

Psikolojik danışma yardımı, ülkemiz için yeni ve anlamı henüz netleşmemiş bir kavramdır. Bu nedenle de nasıl bir yardım süreci olduğuna dair bazı yanlış inanışlar bulunmaktadır. Örneğin,  psikolojik danışmanın danışanı elindeki sihirli bir değnek ya da mucize bir reçete ile sıkıntıdan kurtarması veya problemlerini çözmesi için doğrudan yardımda bulunması beklenmektedir. Çoğunlukla psikolojik danışmanın öğüt vermesi, telkinde veya tavsiyede bulunması istenmektedir. Ek olarak psikolojik danışma süreci, başta meslek seçimi olmak üzere herhangi bir konuda ikna etme, inandırarak ve önderlik ederek bireyin davranışlarını etkilemek şeklinde görülmektedir. Oysa yukarıda örneklenen inanışların tümü bireyin biricikliğini ve özerkliğini temel alan psikolojik danışmanın doğasına aykırıdır.

Bir benzetme ile anlatmak gerekirse, psikolojik danışmaya gelen danışan genellikle kendini karanlık ve sisli bir odadaymışçasına çaresiz, kaygılı, üzgün hissetmekte ve yaşadığı duygu yoğunluğu içinde çıkışı görememektedir. Danışmaya geldiğinde ise genellikle danışmandan kendisini o odadan, o sıkıntıdan kurtarmasını beklemektedir. Oysa o odadan çıkmasını sağlayacak anahtar, danışanın kendi elindedir ve o anahtar aslında danışanın içsel kaynaklarını (aile desteği, iletişim becerisi vb.) simgelemektedir. Psikolojik danışman sadece dışarıdan bir gözle danışanı çıkış kapısını bulabilmesi için yönlendirmekte ve kapıya ulaşmak için hangi becerileri kullanması gerektiği konusunda ona yol gösterici olmaktadır.

Psikolojik danışmadan kimler yararlanmalıdır?

Psikolojik danışma; akademik, sosyal, kişisel ve mesleki alanlarda kendini geliştirmek isteyen ve karşılaştığı sorunları daha sağlıklı bir şekilde çözebilmek için desteğe ihtiyaç duyan bireylere yönelik verilen kişisel yardım hizmetidir. Ne yazık ki okullarımızda psikolojik danışma; sadece sorun yaratan, problemli, uyumsuz ve başarısız olan çocukların sorunlarına çare bulucu, “kriz odaklı” bir hizmet gibi algılanmıştır (Yeşilyaprak, 2004). Oysa günümüzde, kriz odaklı yaklaşım yerine, psikolojik danışma sürecinin kapsamlı gelişimsel yaklaşıma dayalı, “önleyici ve geliştirici” işlevi ön plana çıkmaktadır. Yani, problemle karşılaştıktan sonra değil, problemler oluşmadan önce bireyin kendini tanıyarak, güçlü ve sınırlı yönlerini fark etmesi ve güçlü yönlerini en etkili şekilde kullanarak sınırlı yönlerini kuvvetlendirmesi hedeflenmektedir.

Psikolojik yardım arayan kişilerin öyküsünde baskın olarak yetersizlik duygusu hâkimdir. Oysa öyküsel psikolojik danışma yaklaşımına göre, danışan öyküdeki kurban ya da köle olmak yerine yaratıcı bir yazar gibi öyküsünün hem senaristi hem de başrol oyuncusu olarak görülmektedir (Karaırmak ve Bugay, 2010). Bu da bireyin psikolojik danışma desteği ile öyküsündeki olumsuz yapıları yıkarak kendi yaşam öyküsünü istediği gibi yeniden inşa edebileceği umudunu aşılamaktadır.

Ülkemizde psikolojik danışmanlardan en çok sınav kaygısı, verimli ders çalışma, kariyer seçimi ve üniversiteye uyum gibi eğitim ve kariyer alanlarında destek alınmaktadır. Oysa psikolojik danışmanlar, arkadaşlarla ilişkiler, aileyle ilişkiler, romantik ilişkiler ve evlilik gibi kişilerarası ilişkileri düzenleme ve iyileştirme konularında da yardım sağlayabilmektedir. Bununla birlikte psikolojik danışmanlar, çekingenlik-atılganlık, kendine güven, benlik saygısı, kendini ve duygularını düzenleme gibi içsel süreçlerde de psikolojik danışma hizmeti vermektedir. Özetle psikolojik danışma hizmeti, gelişimsel dönemlere bağlı olarak çeşitlenen yaşam olayları karşısında herkesin zaman zaman karşılaşabileceği sorunların daha sağlıklı çözümünü ve bireylerin kendi kapasitelerini en iyi şekilde ortaya koymalarını sağlayan yaşam boyu verilebilecek bir hizmettir.

Psikolojik danışmanlar daha normal kabul edilen psikolojik sorunları olan kişilerle çalışmaktadır. Bilindiği gibi, uyumu bozan ya da anormal insan davranışlarıyla psikolojinin klinik psikoloji dalı uğraşmaktadır. Anormal (norm dışı) olarak tanımlanan davranışları olan danışanlar bu nedenle psikolojik danışman tarafından klinik psikoloji alanında en az iki yıllık yüksek lisansı bulunan klinik psikologlara yönlendirilirler. Eğer, bir ilaç tedavisi gerekirse klinik psikologlar da psikiyatrlardan yardım alacaktır. Ancak her anormal davranış, ruh hastalıklarının belirtisi değildir. Ruh hastalığından bahsedebilmek için anormal davranışların belirli bir şiddette ve sürede gerçekleşmesi ya da birden fazlasının bir arada bulunması gerekir. Ruh sağlığı bozuk kişi genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik ölçülerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik taşıyan kişidir. Böyle bir kişinin gerçekle ilişkisi az ya da çok kopmuş demektir. Danışanın danışmaya geldiği problemden çok problemi sunma şekli, tepkileri, kendisi ve çevresi için tehlike seviyesi, rahatsız edici davranışlarının sıklığı ve derecesi psikolojik danışmandan mı, klinik psikologdan mı yoksa psikiyatrdan mı destek alması gerektiği konusunda belirleyici olacaktır. Bu noktada bu uzmanlık alanlarının birbiriyle işbirliği içinde çalışması danışanın yüksek faydası için çok önemlidir.

Psikolojik danışmanın amacı nedir?

 Bütün bunlara bağlı olarak psikolojik danışmanın altı temel amacı olduğu söylenebilir:

  • Danışanın kendini anlaması, farkındalık ve içgörü kazanmasını sağlamak,
  • Danışanın problemlerini tanımlaması, bu problemler için çözüm yolları üretmesini ve davranış değişikliğini kolaylaştırmak,
  • Danışanın sağlıklı iletişim kurma ve sürdürme yeteneğini geliştirmek
  • Danışanın problemlerle başa çıkma becerilerini güçlendirmek ve bu becerilerin etkisini artırmak,
  • Danışanın karar verme becerilerini geliştirmek,
  • Danışanın sahip olduğu potansiyeli fark etmesini sağlamak ve kendini geliştirme sürecini kolaylaştırmak.

Psikolojik danışma ne zaman etkin olur?

Bahsedilen amaçların hepsi birbirini destekleyen, iç içe süreçlerdir. Bu amaçlara ulaşabilmek için belirli temel ilkelere sadık kalınması gerekir. İlk olarak psikolojik danışma sürecinde, danışanın gönüllüğü esastır (American Counseling Association, 2005). Okullarda psikolojik danışma sürecine engel olan en temel unsur, öğrencilerin danışma sürecine ailesi ya da öğretmelerinin zoruyla katılmasıdır. Oysa gönüllü katılım olmadığında, öğrenci süreci olumsuz olarak görmekte, danışma sürecini ceza ile ilişkilendirmekte ve sürece yönelik direnç geliştirmektedir. Bu aynen, sağlıklı bir sebze olduğu için ailelerin çocuklarına bazen zorla ağzına tıkarak, hatta ağlata ağlata enginar yedirmesine benzemektedir. Oysa danışanın gönüllü olmadığı süreçlerin sonucunun olumlu olmayacağı bilinmelidir. Gönüllü katılımın olmadığı psikolojik danışma süreci genellikle sürdürülememekte ve kesintiye uğramaktadır. Bir ya da iki oturumda fayda alınmadığını düşünen gönülsüz danışan, danışma sürecine devam etmemektedir. Ancak en az 8-12 hafta devam etmeyen danışma sürecinden fayda görmek pek olası değildir. Bu aynen, kilo vermek ya da vücut şekillendirmek isteyen bireyin 1-2 hafta spora gidip değişim görmediği için sporu bırakması gibidir. Oysa sporun olumlu etki gösterebilmesi için de düzenli ve devamlı olması gerekmektedir. Beceri kazanmak ve davranış değişikliği geliştirebilmek, zaman ve aktif katılım gerektirmektedir. Bunun için, danışma sürecinin iyi bilinmesi ve iyi tanıtılması çok önemlidir.

Danışma sürecinin gönüllülük kadar önemli olan diğer bir esası ise gizliliktir. Reşit olmayan bireylerle çalışırken aile ve okula verilecek bilgilendirme öncesinde bile “neyin ne kadar” paylaşılacağı konusunda danışanın onayı alınmalıdır. Danışanın kendisine veya başkalarına zarar verme riski olmadığı sürece bu ilkeye bağlı kalınmalıdır. Danışan izniyle aile ve okulun temel endişesini giderecek kadar bilgi paylaşılmalıdır. Özellikle aileler, çocuklarını kendi uzantıları olarak görmekte ve çocuklarının içsel yaşantılarını tüm detayları ile bilmeye hakları olduğunu zannedebilmektedir. Oysa danışan hangi yaşta olursa olsun özel hayatının korunması ve bireye saygı gösterilmesi esastır. Bu noktada psikolojik danışmanın mesafeyi doğru koyması ve ilişkiyi sağlıklı kurması gerekmektedir. Ancak bütün bunların sağlandığı noktada danışanla güven ilişkisi kurulabilir. Yani gönüllülük ve gizlilik, güven ilişkisinin ön koşuludur. Danışanın kendiyle ilgili “sırlarını” detayları ile paylaşabilmesi için danışma odasında kendini rahat hissetmesi ve psikolojik danışmana güven duyması gerekmektedir. Özetle, psikolojik danışmanın etkililiğinden bahsedebilmek için önce bütün bu ilkelerin yerine getirilmesi ve danışanın uygun uzmana yönlendirilmesi gerekmektedir.

Kaynakça

American Counseling Association. (2005). ACA code of ethics: As approved by the ACA Governing Council, American Counseling Association.

Gibson, R. L. (1999). Introduction to counseling and guidance. Prentice Hall.

Karaırmak, Ö. ve Bugay, A. (2010). Postmodern Diyalog: Öyküsel Psikolojik Danışma [Postmodern Dialog: Narrative Counseling]. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 33(4), 24-36.

Nazlı, S. (2003). Kapsamlı Gelişimsel Rehberlik ve Psikolojik Danışma Programları. Anı Yayıncılık. Ankara

Yeşilyaprak, B. (2004). Eğitimde Rehberlik Hizmetleri. Nobel Yayın Dağıtım. Ankara.

 

 

 

© www.aslibugay.com

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir